Şavşat Duvar Gazetesi Politika
İHAM ın KKTC İle İlgili Son Kararı
19 Ocak 2006 tarihli Cumhuriyet Gazetesi'nde yayımlanmıştır.
Ömer Faruk EMİNAĞAOĞLU Yargıtay Cumhuriyet Savcısı
İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi'nde (İHAM), Kıbrıslı Rumların Türkiye aleyhine açtıkları ve KKTC'deki mülkiyet haklarını konu alan ''Myra Ksenides-Arestis'' kararı 22 Aralık 2005 tarihinde açıklanınca, davacı ve davalı dahil herkesin sevince boğulması, hukuk dünyasında çok ender karşılaşılan bir durumdur.
Hatırlanacak olursa, İHAM'ın tazminata hükmettiği 1996 tarihli Loizidou kararı uyarınca Türkiye 2003 yılında ödemede bulunurken, kararı infazla görevli olan Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, ''2005 sonunda mülkiyet haklarına tekrar kavuşabilmeye'' yönelik önerileri gözeterek, zamanı geldiğinde konunun yeniden değerlendirileceğini söylemiş ve Loizidou dosyasını bütünüyle rafa kaldırmamıştır.
Bakanlar Komitesi'ne göre bu ve benzeri dosyaların kapanması için, mülklerin iadesi gerekmektedir. İHAM, 31 Temmuz 2003 tarihli ''Tymvios ve Demades/Türkiye'' kararında ise Loizidou ve 4'üncü Kıbrıs kararlarındaki görüşünün devam ettiğini belirtmiş, ancak Loizidou kararının aksine tazminata hükmetmeyerek, bu konuyu Türkiye'nin ''sorunun toplumlararası görüşmeler yoluyla çözüleceğini'' ileri sürmesi karşısında saklı tutmuştur. Kararda, KKTC'de 30 Haziran 2003 tarihinde kurulan ''Taşınmaz Malların Tazmini Komisyonu'' etkin bir iç hukuk yolu olarak dikkate de alınmamıştır.
Myra Ksenides-Arestis'in Türkiye aleyhine yaptığı ve Maraş bölgesinde bulunan geçmişteki mallarını geri alabilmeyi konu alan başvuru hakkında İHAM, Eylül 2004'te kabul edilebilirlik kararı vermiş ve 6 Nisan 2005 tarihinde açıkladığı bu kararında, Taşınmaz Malları Tazmin Komisyonu'nun, eksiklerini tamamlaması durumunda iç hukuk yolu olarak kabul edilebileceğini belirtmiştir. 22 Aralık 2005'te açıklanan daire kararında da Taşınmaz Malları Tazmin Komisyonu'na işlerlik kazandırılması ve üç aylık süre içerisinde çözüm yaratılmasına hükmetmiştir. Bu dava pilot olarak görüldüğünden önemlidir.
KKTC Anayasası'nın 159'uncu maddesi uyarınca, Rumların kuzeyde kalan ve anayasada gösterilen özellikteki malları devletleştirilmiştir. Anayasanın bu açık hükmüne aykırı olarak İHAM kararları doğrultusunda 19 Aralık 2005 tarihinde ''Taşınmaz Malların Tazmini, İadesi ve Takas Yasası'' kabul edilmiştir. Yasaya göre oluşturulacak komisyonun kararları bağlayıcı niteliktedir.
Ksenides-Arestis kararında bu iç hukuk yoluna yeşil ışık yakılması, ''Rumların mülkiyet iddiasıyla açtıkları davalardan kurtulma umudunun doğduğu'' biçiminde olumlu değerlendirmelere konu olmuştur. Türkiye aleyhindeki daire kararı, Kıbrıs Rum kesimi yanında, KKTC ve Türkiye'de de bir hukuk zaferi olarak yorumlanmış ve bu yoruma Türk medyası da katılmıştır. O halde bu davayı davalısı dahil herkes kazanmışsa, davanın kaybedeni kimdir? Karar, Türkiye aleyhine verilmiş bir ihlal kararıdır. Dolayısıyla Türkiye, davayı kaybeden taraftır. Dava, kazanılamayacağı mutlak olan, bu nedenle en az zararla kaybedilmiş bir dava da değildir.
Kararda, Arestis'in mülküne kavuşamamasından söz edilmesi, Rumların kuzeydeki mülkiyet haklarının ve tapularının hukuki geçerliliğinin sürdüğü anlamındadır. Karar, KKTC'de bir iç hukuk yolu olarak tazmin komisyonu oluşturulmasını ve üç aylık sürede çözüm üretilmesini öngörmektedir.
Bu komisyonun ''etkin bir yasa yolu'' olması durumunda dikkate alınabileceğini söyleyen İHAM, etkinlik konusunda ipuçları da vererek anılan komisyonda Rum malları ile irtibatlı olan kişilerin bulunmamasını, komisyonun bağımsız olmasını, sadece tazminata değil mülkiyet hakkına ulaşmak konusunda da karar yetkisinin bulunmasını, hatta maddi olmayan zararlara da hükmedebilmesini istemektedir. ''Taşınmaz Malları Tazmin Komisyonu'' nun İHAM'ın belirttiği biçimde etkili ve geçerli bir yapıya bürünmesi demek, sonuçta İHAM eliyle verilecek mülkiyete ve değerine ulaşmaya yönelik kararları, bütünüyle bu komisyonun vermesi, 1974 öncesi mülkiyet durumunun benimsenmesi anlamındadır.
Tazmin komisyonuna işlerlik kazandırılması, KKTC iç hukuk yollarının, dolayısıyla KKTC'nin tanınması anlamında değildir. Tersine KKTC bir devlet olarak tanınmayıp Türkiye'nin etkili kontrolü altında tutulduğu belirtildiğinden, öngörülen bu yol Türkiye'nin bir iç hukuk yolu olarak kabul edilmektedir. Bu nedenle Tazmin Komisyonu kararlarının muhatabı da KKTC değil, Türkiye olmaktadır. Sonuçta Kıbrıslı Rumların İHAM yoluyla elde etmekte oldukları mülkiyet hakkı ve tazminatlara, iç hukuk yoluyla ulaşabilmeleri amaçlanmakta, Rumların isteklerine en kısa yoldan yeşil ışık yaktırılmaktadır.
O halde KKTC'deki mülkiyet haklarını konu alan başvurulara İHAM'ın bakış açısında, Türkiye lehinde bir değişiklik olmamıştır. Kaldı ki konu artık toplumlararası görüşmelerin de dışında bırakılmaktadır. Bu tabloda sevinmesi gerekense doğal olarak sadece Kıbrıs Rum kesimi olmalıdır.
Bu İçerik 1910 Kez Görüntülendi